23 Eylül 2010 Perşembe

evde

müzik güzel, çocuklar okulunda yemeğinde, eşim işte. ben, nasıl kullanacağıma kimsenin karışmadığı anlar yaşıyorum. çok güzel bu, çok güzel... müziğin güzelliği insanın ne harika şeyler yaratabileceğini hatırlatıyor bana. merak ediyorum: acaba ne harika şeyler? ya da karalama, saçmalama: acaba ortaya çıkacak eskizlerle ne yapmalı? olur canım ciğerim. olur, neden olmasın!

korkuyu yaşamak ne zor, acı veren birşey: büyük kızım, öyle canı yanıyor ki karnı ağrıyor. ah, cesur ama minik kızım benim. ben senin yanındayım, bu tek başına nasıl göğüslensin. gözünden damla damla yaşların dökülür. anne karnım ağrıyor, eve gidelim dersin. dermanın evde sanırsın. dermanın sende ama eve gideriz canım. gidince de derin uyursun gün ortası, hiç uyumadığın gibi: evin huzurlu tozları seni sakinleştirir güneşin huzmesinde uçuşarak. gözlerin yarı aralık, saydam tenin pembecik. ellerin küçücük, parmakların saf saf açılmış yorganın üstünde. sağaltan uykun seni küçük kardeşinle yakınlaştırır. sokulursun ona, o da mıknatıs gibi sıcağına kıvrılır. baktm uyumuşsunuz saatlerce ikiniz aynı yatakta. iki küçük kız, benim tatlı kızlarım. yazgıları birbirine incecik tellerle bağlı kızlarım. sonra ben de yere yattım. nefesimi dinledim, kızların nefeslerini. yerdeki halının havı gıdıkladı tenimi, sonra an geldi uyumuşum.