5 Kasım 2010 Cuma
diş
Devrim'in altta, ortadaki ikilinin ona göre sağındaki dişi sallanıyor 2 haftadır. Bakalım ne zamana kısmet.
4 Kasım 2010 Perşembe
güzel günler
Hep beraber Gürcistan'dayız. Pirosmani diye ünlü bir ressamlarının heykeli bu da. Deniz'in umru değil, ben çok mutluyum, Soner etrafındaki güzel ve harap binalara hayran, Devrim de adamın şapkası çıkarmının peşinde. Güzeliz, kafamız kıyak: aylaklık güzeldir. Böyle daha çoook güzel günler görsek daha ne isterim! Ayf ablaya bin selam.
ilkler
Devrim 1 yaşında ilk adımlarını attı.
İlk dişi 4 aylıkken, Dicle gördü.
İlk kitabı "İlk Sözlüğüm"dü, kendi seçtiği ilk kitap 3 yaşında "İlginç İnek"ti.
İlk kelimesini hatırlamıyorum, maalesef.
1,5 yaşında bezini istemedi ve bir daha da bez kullanmadı.
4 yaşında bebek yatağından junior kırmızı yatağına geçti.
19 aylıkken meme emmeyi bıraktırdım.
Deniz 15 aylık ilk adımlarını attı.
İlk dişini 6 aylıkken ben gördüm.
İlk kitabı Devrim'den kalan yırtılıp yapıştırılmış "İlk Sözlüğüm" ile "İlginç İnek" oldu. kendisi henüz bir kitap seçmiş değil.
İlk kelimesi ba oldu, ve tamam işte baba!
Halen bez kullanıyor ve onsuz bir hayat düşünemiyor.
Halen ablasının bebek yatağı onda.
Önümüzdeki hafta memeyi bıraktırmayı planlıyorum...ama biliyor musunuz hem istiyorum hem de hüzünleniyorum...Devrim'de de böyle hissetmiştim. Bir insanın özgürleşmesinde hayırla tamamladığı bir safha ve onun hatırasını duygularında hep saklayacaktır desem? Iııh, olmuyor...Ne yapalım? Herkes büyüyor işte.
İlk dişi 4 aylıkken, Dicle gördü.
İlk kitabı "İlk Sözlüğüm"dü, kendi seçtiği ilk kitap 3 yaşında "İlginç İnek"ti.
İlk kelimesini hatırlamıyorum, maalesef.
1,5 yaşında bezini istemedi ve bir daha da bez kullanmadı.
4 yaşında bebek yatağından junior kırmızı yatağına geçti.
19 aylıkken meme emmeyi bıraktırdım.
Deniz 15 aylık ilk adımlarını attı.
İlk dişini 6 aylıkken ben gördüm.
İlk kitabı Devrim'den kalan yırtılıp yapıştırılmış "İlk Sözlüğüm" ile "İlginç İnek" oldu. kendisi henüz bir kitap seçmiş değil.
İlk kelimesi ba oldu, ve tamam işte baba!
Halen bez kullanıyor ve onsuz bir hayat düşünemiyor.
Halen ablasının bebek yatağı onda.
Önümüzdeki hafta memeyi bıraktırmayı planlıyorum...ama biliyor musunuz hem istiyorum hem de hüzünleniyorum...Devrim'de de böyle hissetmiştim. Bir insanın özgürleşmesinde hayırla tamamladığı bir safha ve onun hatırasını duygularında hep saklayacaktır desem? Iııh, olmuyor...Ne yapalım? Herkes büyüyor işte.
20 Ekim 2010 Çarşamba
18 Ekim 2010 Pazartesi
denizin lokmaları
deniz şunları diyor:
ababa - araba
babaç - kapat
babaççi -kapattı
aç
gel gel!
abba
annee
baba
haf - köpek ve kedi
kedii- kedi
la-kuş
adam
meme
mama
lamba
ababa - araba
babaç - kapat
babaççi -kapattı
aç
gel gel!
abba
annee
baba
haf - köpek ve kedi
kedii- kedi
la-kuş
adam
meme
mama
lamba
23 Eylül 2010 Perşembe
evde
müzik güzel, çocuklar okulunda yemeğinde, eşim işte. ben, nasıl kullanacağıma kimsenin karışmadığı anlar yaşıyorum. çok güzel bu, çok güzel... müziğin güzelliği insanın ne harika şeyler yaratabileceğini hatırlatıyor bana. merak ediyorum: acaba ne harika şeyler? ya da karalama, saçmalama: acaba ortaya çıkacak eskizlerle ne yapmalı? olur canım ciğerim. olur, neden olmasın!
korkuyu yaşamak ne zor, acı veren birşey: büyük kızım, öyle canı yanıyor ki karnı ağrıyor. ah, cesur ama minik kızım benim. ben senin yanındayım, bu tek başına nasıl göğüslensin. gözünden damla damla yaşların dökülür. anne karnım ağrıyor, eve gidelim dersin. dermanın evde sanırsın. dermanın sende ama eve gideriz canım. gidince de derin uyursun gün ortası, hiç uyumadığın gibi: evin huzurlu tozları seni sakinleştirir güneşin huzmesinde uçuşarak. gözlerin yarı aralık, saydam tenin pembecik. ellerin küçücük, parmakların saf saf açılmış yorganın üstünde. sağaltan uykun seni küçük kardeşinle yakınlaştırır. sokulursun ona, o da mıknatıs gibi sıcağına kıvrılır. baktm uyumuşsunuz saatlerce ikiniz aynı yatakta. iki küçük kız, benim tatlı kızlarım. yazgıları birbirine incecik tellerle bağlı kızlarım. sonra ben de yere yattım. nefesimi dinledim, kızların nefeslerini. yerdeki halının havı gıdıkladı tenimi, sonra an geldi uyumuşum.
korkuyu yaşamak ne zor, acı veren birşey: büyük kızım, öyle canı yanıyor ki karnı ağrıyor. ah, cesur ama minik kızım benim. ben senin yanındayım, bu tek başına nasıl göğüslensin. gözünden damla damla yaşların dökülür. anne karnım ağrıyor, eve gidelim dersin. dermanın evde sanırsın. dermanın sende ama eve gideriz canım. gidince de derin uyursun gün ortası, hiç uyumadığın gibi: evin huzurlu tozları seni sakinleştirir güneşin huzmesinde uçuşarak. gözlerin yarı aralık, saydam tenin pembecik. ellerin küçücük, parmakların saf saf açılmış yorganın üstünde. sağaltan uykun seni küçük kardeşinle yakınlaştırır. sokulursun ona, o da mıknatıs gibi sıcağına kıvrılır. baktm uyumuşsunuz saatlerce ikiniz aynı yatakta. iki küçük kız, benim tatlı kızlarım. yazgıları birbirine incecik tellerle bağlı kızlarım. sonra ben de yere yattım. nefesimi dinledim, kızların nefeslerini. yerdeki halının havı gıdıkladı tenimi, sonra an geldi uyumuşum.
7 Temmuz 2010 Çarşamba
devroşun lafları
kızım yemeğini ye filan diye uğraşıp didinen soner'e devrim: "baba sessiz olabilir misin, odaklanıyorum!" der.
"anne mıktanısı klimaya yapıştırdım."
1 sene öncesine kadar: "porkatal", "darşekafa (darüşşafaka demek istiyor)".
"anne mıktanısı klimaya yapıştırdım."
1 sene öncesine kadar: "porkatal", "darşekafa (darüşşafaka demek istiyor)".
5 Şubat 2010 Cuma
ara - devam
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)