30 Mart 2012 Cuma

28 Mart 2012 Çarşamba

kütüphane haftası

sokaklarda reklam panolarında gördüydüm, unuttum. sonra birdolapkitap'ta gördüm: bu hafta kütüphane haftası. çocukken annem sayesinde, sonra ortaokul ve lisede okulumun harika kütüphanesi sayesinde çok vakit geçirdim kütüphanede. ancak liseden sonra gittiğim üniversitenin güdük kütüphanesi beni hayal kırıklığına uğrattı, o alışkanlığımı kaybettim. daha sonra boğaziçi üniversitesinin kütüphanesine gittim ama birkaç kez.

benim için kütüphane bir yaşam alanıdır. mümkünse yerleri halı kaplıdır ki ses yankı yapmasın. çocukken gittiğim çocuk kitaplığında yer ahşaptı, o da güzeldi. bu husus orayı ev gibi yapıyor, böylece kütüphaneyi benimsemek de daha olası, çok gürültü de olmaz. oturacak rahat koltuklar olmalı. isteyen için çalışma masası ve sandalyeler de. rahat koltuklar kütüphanede geçirilecek zamanı artırabilir. farklı zevklere hitap eden süreli yayınlar da aynı işi görür. belki bu tür yemlere ne gerek var diyebilirsiniz, ama bence var. insan zevk almalı okuma eyleminden, kütüphaneye gitmekten. yani kütüphane yaşayan bir yer olmalı, orada sevgili ile bile tanışılmalı, gençler orada bulunmaya can atmalı, temiz ve iyi aydınlatılmalı, sıcak olmalı, sessiz olmalı.

kitaplara gelince...açık raf sistemi esas ve ödünç alma mutlaka olmalı, başka türlüsü kütüphane değil bence. kütüphanede tüm yerli ve yabancı klasikler, başvuru kaynakları, günlük gazeteler ve süreli yayınlar ile çağdaş yazarlar olmalı, her sene okurlardan talepler toplanarak koleksiyon zenginleştirilmeli. herkesin her türlü kitabı okumak hakkı vardır, kütüphanelerde milliyetçi muhafazakar yazarlar kadar sosyalist, nihilist, anarşist, LGBT, feminist, şizofren, vs yazarların kitapları da olmalı. kütüphane belli bir yaş grubuna hitap ediyorsa bu göz önüne alınmalı. kütüphanenin idealist bir memuru olmalı, mekanına ve kitaplarına sahip çıkmalı. okurlar da mekana bağlanmalı ve sahip çıkmalı.

böyle bir kütüphane biliyorsanız bana da haber verir misiniz? hepsi olmasa da olur. ben kendi adıma beşiktaş belediye kütüphanesine bir bakacağım. herkes birbirine kütüphanelerle ilgili görüşlerini bildirirse belki daha fazla kütüphane ziyareti yaparız, bu çok hoşuma gider!

27 Mart 2012 Salı

çocuk mahkumlar

çocukları hiç emanet etmemeli devletin hiçbir kurumuna. ben bizimkileri bile okula gönderirken aklım kalıyor. en nihayetinde milli eğitim'e bağlı... cezaevine göndermek hiç içime sinmiyor. zaten de sebepsiz değilmiş. çocukların yaşama devam etme gücünü ellerinden alıp yerine nefret koyunca ele ne geçti bunca yıldır, hiç! koca bir hiç, hatta daha da kötüsü...şimdi daha iyi olurlar diye gönderildikleri yerde de tehdit, işkence. çok utanıyorum, insanlığımdan. zaten geçenlerde bir ilköğretim müdürü ifşa etmişti devletin motivasyonunu: yılanın başını küçükten ezeceksin... o daha da beterini demişti, ben demeyeceğim.

herkes varoluşuyla değerli oysa, kimseyi bir şart ile sevmek olmaz, o zaman o sevgi olmaz. aslında devlet de sevmez, sevemez; bu insana atfedilecek bir duygu. korumak olsa olsa, ama ben artık bundan da geçtim: amaçsız devlet mi olur, o da şartsız korumaz: "sen terör suçuyla cezaevine geldiysen cezaevine gelip özgürlüğünü elinden alarak seni cezalandırırım, üstelik o yetmez, buradaki varoluşunu da korkunun üstüne yerleştiririm ki sen artık canından vazgeçecek gibi olursun, böylece beni de bir yılandan daha kurtarmış olursun, seninle ilelebet uğraşmak zorunda kalmam..." ben bu ikiyüzlülüğü sindiremiyorum. çocukların şimdiki halleri ile ilgili tıklayınız: http://bianet.org/bianet/cocuk/137207-pozanti-cocuklari-sincanda-da-magdur . lütfen sondaki bdp raporuna da bakınız. çocukların tanıklıkları, biz tanıklık ettiğimiz kadar var.

21 Mart 2012 Çarşamba

deniz'den inciler...

dıgıkla beni! (gıdıkla beni!)
anne araba denize nasıl düşer? (haberlerde denize düşen bir arabayı gördükten sonra günde en az 5 kere)
anne bu defteri hayalet çizmiş! (defterimi çizmiş, boku hayalete at, zaten de yok hayalet)
"bırak kardeşimi" de! (soner denizi yakalamaya çalışırken, sürekli devrim'den duyduğu repliği benim söylememi isterken)
denizin ruj ve oje sevdası artarak sürüyor. kalemlerle de tırnaklarını boyuyor ve bu daha da zor siliniyor! biz de bıraktık artık ipin ucunu... bakınız bu resimde kırmızı oje, sezonun ve her dönemin gözde rengi!

16 Mart 2012 Cuma

Kitap Okuma Ritüelleri



Bir Dolap Kitap sormuş: "nasıl kitap okuyorsunuz?" diye. Benim listem şöyle:

1) Yatağımın başucunda bir, oturma odasında başka, çantada da başka kitap. Tuvalette de dergi ve gazete ve resimli kitap...
2) Kitapla çay ve kek, ama bunların tüketildiği sayfalarda hafif yağ izleri ya da ezilmiş kırıntılar. Sayfayı açık tutma çabası ile çayı mı içme yoksa kekten mi ısırma deyip kitabı mundar etme... Sonra çay ve kek hayırlısı ile bitince kitaba esaslı dönüş.
3) Çok sürükleyici bir kitap okurken seslenenleri duymamak, sinir olmak onlara.
4) Kitap okumazdan evvel ne yapılıyordu, okuduktan sonra ne yapılacaktı unutmak, hemen hatırlayamamak.
5) Kitap çok sıkıcıysa bitirsem mi, bıraksam mı diye kastırıp bir bölüm daha devam edip kitabı yarım bırakmak.
6) Metroda oturacak yer bulmak, sevinmek rahat rahat kitap okurum diye.
7) Kitabı ele alınca kitabın içine girmek, bölünmemiş dikkatle okumak.
8) Çantada kitap okunmasa da ferahlık verir, olmayınca da "tüh bak kitabı unuttum" denir.
9) Yatmadan kitap okumak, okunacak birşey olmayan bir yerde kalınıyorsa uyuyamamak.


Aklıma gelenler bunlar. daha da gelenler olursa ekleyeceğim.

13 Mart 2012 Salı

"bildiğin gibi değil"

bildiğin gibi değil

bu kitap beni mahvetti. hiç bu kadar açıklıkla duymamış, okumamıştım kürtlere yapılan dışlamayı, işkenceyi. nefret anlaşılır oluyor o zaman...nasıl bitecek, neresinden tutup kaldırmalı, bilemiyorum. ben ne yapabilirim diye düşünüp duruyorum. en azından kitaptan bahsedetmek istiyorum, daha çok insanın bu insanlık dışı muameleden haberi olsun ve onu bünyesi sindiremesin diye...

ben devrime makyaj yaptım

ben çok beğendim, paylaşmak istedim. bu durumda deniz'e biraz haksızlık oldu. ona da bir makyaj farz oldu.

devrim denize makyaj yapmış

ne demeli, deniz de beğenmiş, poz vermiş. olmamış desem kaç yazar! uyandırma kerizi, bulandırma denizi...