5 Ocak 2014 Pazar

frances ha


geçenlerde digiturk festival'de (digiturk'ün en güzel kanalı) seyrettim bu filmi. çok beğendim. seyrederken frances'in sarsak, son derece kaygan hali bana tedirginlik vermişti, ama bir yandan da şaşırtmış ve bir ferahlık hissettirmişti. o çelişik gibi gelen duygularım, şu yazıyı okuyunca anlamlı geldi. frances benim alışageldiğim bir kadın değil. ben de sophie'ye aşık olduğunu düşündüm, evsizliğini bir sorun gibi algıladım. oysa o "sophie'ye aşık oldum" demiyordu buna, evsizliği de onun bir yaşam durumuydu. hani sokakta, eski ev arkadaşına yanında kız arkadaşıyla rastladığı sahne var ya, mesela ben o sahnede yalnız kadınla karşısında sevgilisiyle eski sevgili gibi algıladım ama frances son derece alicenapca onlarla hayatının o evresinde nasıl olduğunu paylaştı hiç ezilmeden bozulmadan...sanırım bana ferahlık veren buydu. güzel film.

bu arada sonradan aklıma geldi: bu film ve arkasından düşündüklerim aklıma adalet ağaoğlu'nun ölmeye yatmak'ını da getirdi: o da cumhuriyetin  modernleşme projesinin kadına bindirdiği rolden bunalıp da ölmeye yatmamış mıydı? ama orada bir isyan var, oysa burada bir reaksiyon yok, rahat ve kendi gibi...ferahlık diye boşuna demiyorum. 

Hiç yorum yok: